Bağlayıcı Olmak İçin mi Sinirleri Geriyorlar?
Birçok oyuncu son yıllarda aynı cümleyi kuruyor: “Eskisi gibi zevk almıyorum.”
Ama sorun oyuncularda değil. Oyunlar gerçekten değişti. Daha doğrusu, oyunların amacı değişti.
Eskiden oyunlar eğlenceydi. Bugün ise çoğu oyun bir davranış mühendisliği projesi gibi çalışıyor. Eğlendirmekten çok, oyuncuyu sistemin içinde tutmaya, mümkünse sinirlendirerek bağlamaya odaklanıyor.
Eğlence Yerini “Bağlılık” Kavramına Bıraktı
Modern oyun sektöründe en önemli kelime artık “fun” değil, engagement.
Yani oyuncunun ne kadar eğlendiği değil; oyunda ne kadar süre kaldığı, kaç gün üst üste girdiği, hangi noktada para harcadığı ölçülüyor.Bu firmalar için bir kazanç oluyor.
Bu yüzden birçok oyunda bilinçli olarak şu mekanikler kullanılıyor:
- Uzayan görevler
- Gereksiz grind
- Günlük görev zorunluluğu
- Sezon sistemi
- Battle pass
- Sınırlı süreli içerikler
Bunların ortak noktası şu: Oyuncuyu rahatlatmıyor, hafif bir stres altında tutuyor.
Çünkü sinir olan ama oyunu bırakamayan oyuncu, sistem için “iyi oyuncu” olarak adlandırılıyor.
Bilerek Sinir Bozan Tasarımlar
Bazı oyunlarda şu hissi yaşamışsındır:
- “Bir maç daha atayım” dersin
- Kaybedersin
- Sinir olursun
- Ama çıkmazsın
- 1 Dk dersin
- Hırsın yüzünden uykundan yemeğinden olursun.
Bu tesadüf değil. Matchmaking sistemleri, ödül aralıkları ve zorluk eğrileri bilinçli olarak dalgalı tasarlanıyor. Sürekli kazanırsan sıkılırsın. Sürekli kaybedersen bırakırsın. Ama arada bir kazanıp arada bir kaybedersen… işte o zaman bağlı kalırsın.
Bu, kumar makinelerinde kullanılan psikolojik prensiplerin birebir aynısıdır: değişken ödül sistemi.
Battle Pass ve FOMO Tuzağı
Battle pass sistemleri özellikle genç oyuncular üzerinde ciddi baskı kuruyor. Özentiye neden oluyor boşa zaman harcanıyor.
“Oynamazsam boşa gidecek.”
“Bu sezonu kaçırırsam bir daha alamam.”
“Arkadaşlarım aldı, ben geri kalıyorum.”
Bu noktada oyun artık eğlence olmaktan çıkıp yükümlülüğe dönüşüyor. Oyuncu oyunu istediği için değil, kaçırmamak için açıyor.
Eskiden oyun açmak bir kaçıştı.
Şimdi ise yapılması gereken bir görev gibi.
.
Neden Eski Oyunlar Daha Eğlenceliydi?
Çünkü eski oyunların:
- Günlük görevi yoktu
- Sezonu yoktu
- Battle pass’i yoktu
- “Şimdi oynamazsan kaybedersin” baskısı yoktu
- Heves vardı özenti yoktu.
Oyunu açar, oynar, kapatırdın.
Suçluluk hissetmezdin.
Geri kaldığını düşünmezdin.
Bir Şeyler eksik diye üzülmezdin
Bugün ise birçok oyuncu oyunu kapattığında rahatlamak yerine şunu düşünüyor:
“Yarın tekrar girmem lazım.”
Bu, eğlence değil.
Oyunlar Oyuncuya Değil, Yatırımcıya Oynuyor
Modern oyunların asıl hedef kitlesi artık oyuncular değil.
Yatırımcılar ve hissedarlar.
Onlar için önemli olan:
- Aylık aktif kullanıcı
- Oyun içi harcama oranı
- Kullanıcı başına gelir
Bu tabloda “oyuncunun mutlu olması” sadece ikincil bir detay.
Bu yüzden birçok oyun ilk başta çok eğlenceli başlar, sonra yavaş yavaş sıkıcı ve sinir bozucu hale gelir. Çünkü sistem oturmuştur. Oyuncu artık içerdedir.
Peki Çözüm Ne?
Belki de çözüm, daha fazla oyun oynamak değil.
Daha az ama doğru oyunlar oynamak.Sosyal Hayata Daha Önem Vermek, Arkadaşlar ile diyalogu sağlam tutmak
Bağımsız yapımların son yıllarda bu kadar sevilmesinin sebebi de bu. Çünkü onlar hâlâ eğlenceyi merkeze koyuyor. Süreyi, parayı ve istatistiği değil.
Belki de sorun şu soruda gizli:
“Bu oyunu gerçekten eğlendiğim için mi oynuyorum, yoksa bırakamadığım için mi?”
Eğer ikinciyse, sorun sende değil. Oyun zaten öyle tasarlandı...
Yorumlar
Yorum Yazma Kuralları
Yorumlarınız kendi sorumluluğunuzdadır. Yazacağınız Yorumlar ile birlikte IP adresinizde Kayıt Edilir.
Yorumlarda Lütfen Hakaret Küfür Kullanmayınız.
Yorum Yazın
Bu makaleye henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!